Sevgili Dostlarım,
son trofelerden sonra yağan yağmurlar ve kuvvetli lodos zaten yara bere içindeki parmaklarımıda düzeltmek için İstanbula gidişimi kolaylaştırmıştı.Her nekadar ailemi özlemişte olsam istanbul dayanılmaz bir şehir olmuştu benim için.Ne o devasa boyutlardaki şehrin sahte [xhide]parlaklığı ne ailemin baskıları hiç biri beni denizden ,balıklardan ve sade bir köy yaşantısından vazgeçirememiş ve Sarosda yaşarken bile Sarosu özlediğim gerçeğini değiştirememişti.
Sarosa dönüşümde hava yağmurlu ve fırtınalıydı.İki gün boyunca teknenin suyunu böşaltmaktan canım çıktı.Fakat hava tahminleri kuzey rüzgarlarını ve soğuğu müjdeliyordu.
26 ARALIK PAZAR
Fakat en büyük sorun derede kefal olmamasıydı.Profeyonel Usta balıkçı dostum Nail Ağabeyin teknesiyle tüm gün boyu yağmurdan çamur gibi olmuş derede kefal yakalamaya çalıştık , sayısız voli yaptık ve sonunda onada banada yetecek kadar yemlik kefal yakaladık.
27 ARALIK PAZARTESİ
Ertesi sabah şiddetli yağmura rağmen denize açıldık.5 saatlik uğraşın sonunda sadece bir tane 1 kiloluk ispendek yakalamıştık.Tüm yem çabalarımız boşamı çıkmıştı? Allahtan kefal balığı dayanıklı ve livarda bir iki gün ölmeden idare ediyor.Moral barometremin düştüğü andır…..
28 ARALIK SALI
Ertesi sabah 6 da uyandığımda yağmur şiddetini arttırmıştı denizde çıkılacak gibi değildi.Saat 9a kadar yatakta debelendim ve akabinde yağmurlukları giyip tonozdaki teknemin sularını boşalttım .Bu arada livarda 5 tane kefalin canlı kaldığını görünce sevindim.Gerçi daha bir bütün gün ve bir gece vardı..İnşallah yaşarlar dedim ve bilgisayarda hava raporlarına gömüldüm.Daha sonra arabama atlayıp sevgili dostum Gelibolu oltacılarından Turgay kardeşimi ziyaret için Geliboluya gittim.Deniz kıyısında sıcak sahlepler eşliğinde güzel muhabbetler yaptık.Bilgisayarda hava durumunu inceledik.Ertesi sabah için hava rüzgarlı fakat yağış az veriyordu.Turgayla vedalaşıp biraz alış verişten sonra köyüme geri döndüm.Akşam yatmadan önce sağ kalan kefallerimin ölmemesi için dua ederek bol balıklı rüyalara daldım.
29 ARALIK ÇARŞAMBA
Sabah ayazında 4 kefalimin yaşadığını görmek beni çok mutlu etmişti.Sert poyrazda sabahın dipdiri havasını içime çekerek av bölgemize doğru yola çıktım.Sabah ilk vuruş fazla gecikmedi , balık 0.40 florocarbonu kopartamamış ve teslim olmuştu.Yine günlerin yorgunluğu ve acısı çıkmış 5 kglık bir levrek bana gülümsüyordu.
Derinlikler 2-5 metre civarıydı ve ilerleyen zaman zarfında başka vuruşlarda olmuş ve iki genç levrek daha livarla buluşmuştu .Artık yeter dönelim dediğimizde kamış iki büklüm olmuştu ve misina süratle boşalıyordu.Aman Allahım bu darbe gücünde bir levrek 10 kg dan aşağı değildir diyordum ki tasmayı vurdum.Haydaa bizim levrek birde kafa atmaya başlamazmı.Ulan bu nebiçim levrek derken kafamda bir şimşek çaktı bu tipik bir sinarit davranışıydı ...Ama yok canım aralık ayında ve 4 metre derinlikte vede levrek merasında sinarit rüyamda görsem hayra yormam...Tam 20 dakika ince misina yı zorlamamak uğruna balığı saldım çektim en sonunda sandalın altında o çok iyi tanıdığım eleğim sağma parıltıları gördüm.Eski çağ şövalyesi gibi sert bakışlarıyla kepçeye girdi.Sevinçten şakındık.....
Hayatımda ilk defa Aralık ayında Saros da sığ suda sinarit yakalamıştım .Hemde 5 kgın üstünde.....


Şahane bir akşam ve tabiiki yeşil efe eşliğinde levreklerden biri tarihe gömüldü.
Artık hiç canlı yemim yoktu, akşam yemekten sonra Güneyli köyünden balıkçı arkadaşım Selim le birlikte liman içinde kefal aradık fakat tek kefal bile yoktu.Bende sabah önce çapari sonra yemli yapar yemlik balık tutarım dedim ve sabah 6 da dikildim ayağa.
30 ARALIK 2010 PERŞEMBE
Dünün keyfiyle sabah kahvemi yudumlarken bu yeni av gününün nasıl sürprizlerle dolu olduğunu düşünüyordum.Tek başıma denize açıldım ve 12 metrelerde balık bulucum vonos kalibresinde balık gösteriyordu.10 lu uskumru çaparisine üç kere balık vurdu ve yemlik ihtiyacım hemen karşılanmış oldu.
Kefalin olmadığı yerde vonosa abdurrahman çelebi hesabı burun deliklerinden montajlı iki vonosla yavaş yavaş geziyordumki son haftaların en kabadayısı bugünü beklermiş.Yine Posidon bana kıyağını yapmış 7 kg lık bir efeyi musallat etmişti oltama .41 yılın tecrübesiyle başladık yorma turlarına fakat bu efe çabuk yoruldu 5 dakika sonra denizaltı gibi çıktı su üstüne.Motor stop,akıntı benden yana ,uzan kepçeye yatır kepçeyi efenin altına...Sakince kepçenin içine girdi fakat orada misinanın koptuğunu gördüm saniye farkıyla almıştım koca efeyi.
Pırıl pırıl bir Aralık güneşi ,hafif hafif esen soğuk bir poyraz ..Dev gibi bir yoldaş yeter oğlum istikamet ev.Tekne tonoza ..Bense akşam yılbaşı için yanıma gelecek eşim için hazırlık yapmaya .Ankaradanda sevgil dostum İrfan ve eşi gelecekler yarında İrfan için denize açılacağım.Yarın yılın son trofesi için çıkacağız denize.Yılları durdurmak mümkün olsa Aralık ayında Saros da durdururdum.


31 ARALIK 2010 CUMA
İrfan geçen senede yılbaşında gelmişti fakat fırtınadan dolayı değil denize çıkmak iskeleye bile inememiştik.Gerçi acısını sonbaharda İrfanın Taşucundaki yazlığında Akyalardan çıkartmıştık ama olsun...Akşam muhabbet 02 :00 ye kadar sürmesine rağmen sabah 06 da ayaktaydık.Acele tutulan kolyozlar sonrası heyecanla takımlar sulara kavuştu.Aslında nerede neyte gezeceğimi şaşırmıştım.Levreğe geziyordum sinarit vuruyordu …Sinarit e niyetleniyordum levrek vuruyordu …
İrfana dedimki her an herşey olabilir…Öğlen saat 12 civarında 6 metre derinlikte takımın tüm zerreleri zangırdıyarak büküldüğünü gördük.Balık deparlar atarak otlara girdi kısa bir mücadele sonunda balık ottan kurtuldu fakat tekneden huylanıp kepçeye yanaşmıyordu en sonunda İrfan kepçeyi balığın altına sokmayı başardı.İkimizinde dili tutulmuştu zira 6 metrede bizim vonosa vuran 12 kg lık bir sinaritti.Rekorum olan 13 kg mı geçemesekte bu muazzam bir balıktı.Hemde Aralık ayında hemde kıyı taşlarında …
Artık eve gidip hanımlarla okey oynamak ve ertei günün planlarını yapmak lazımdı.Ne ellerimin yaraları ne soğuktan artık hissetmeyen ayaklarımdan eser kalmamıştı.Dünyanın en mutlu insanıydım.Beklemediğim trofelere karışmıştım.
Esas sürprizin ertesi gün olacağını tahmin bile edemezdim.Zira kendi levrek rekorumu kıracaktım.


1 OCAK 2011 CUMARTESİ
Bir kaç yıl önce yakaladığım 9.3 kglık levrek benim hayatımda yakaladığım en büyük levrek trofesiydi.Yeni yılın ilk balığı nasıl olcaktı.İşlerin düzgün gitmesi havanın tatlı bir poyraz oluşu beni iyice heyecanlandırıyordu.Tabii yılbaşı gecesi biraz geç yatılınca sabah ta çok erken kalkamamıştık.Derhal çaparimizi suya indirdik.Balık bulucum Furuno marka oldukça iyi bir cihaz hiç yalan söylemiyor.Ekranda 15-16 kalibre aralığında balık gösterdiğinde çaparimiz kolyozlarla dolmuştu bile.Yem işini hemen bitirip.5-6 metrelerde taş ve kumlıkların buluştuğu hem sinarit ,hemde trofe levrek olabilecek güzel bir merada dolaşmaya başladık.Bir kaç saat sonra assolist sahne aldı …Artık ne olduğunu bildiğim fakat ebatlarını kestiremediğim bir denizaltıyla mücadele ediyorduk.Balık devamlı kendini ota yatırmaya çalışıyor ve bende hiç abanmıyordum.Misinama çok güveniyordum 0.50 FL Yozuri Mirage çok pahalı fakat ederiini hak eden bir misina.Bir ara balığı gördük bu 1 metrenin baya üstünde bir balıktı.Simsiyah kafası artık benim gibi kaşarlaşmış bir balıkçının bile yüreğini ağzına getirecek kadar heybetliydi.İki kere kepçeye girmek istemedi ve her seferinde biraz uzaklaşıp dibe daldı.Bende her seferinde yol vardim zira bu balığın bu misinayı kopartması için kulak arkası yapmasına gerek yoktu her hangi bir pulu bile kesebilirdi….Üçüncü denememizde kepçeye girdi.Sevinçten ve heyecandan bir süre konuşamadık.
Yamaha işi biliyordu böylesi bir trofeden sonra teknem Sino tozuda dinlenmeyi hak etmişti.Bizde önce resim çekip sonra hanımlardan okey dersi almaya …….





2 OCAK 2011 PAZAR
,
Bu sabah İrfan kardeşimin av son günüydü zira işleri onu beklemekteydi.Trofelere doymuş olduğumuz için aslında bu gün yakaladığımız 7.5 kglık dev levreğe biraz haksızlık oldu.Zira 10 kg lık levrek ve 12 kg lık Sino dan sonra hak ettiği ilgi ve alakayı bulamadı garibim.Buda kolyoza geldi ve ben şayet kefalim olsa nasıl olurdu diye düşünmeye başladım..Avı sonlandırıp eve yollandık.


Pazartesi günü eşimi İstanbula ,sevgiliş İrfan ve eşinide Ankaraya yocu ettikten sonra havanın durumuna göre tutkuların en büyüğüne kaldığım yerden devam edeceğim.Allah bana sağlık ve ömür verdikçe bu iş böyle sürecek.
Sobalarında kuru da meşe yanıyor efem...Aşığım kuzey Egeye,Sarosa,levreklere,sinolara.....
Teşekkürler Poseidon.....Sağolasın Zeus Baba evlatlarının en mitolojik olanlarıyla taçlandırdın beni..
Sarosdan sevgilerimle..[/xhide]