7996
« : 05 Kasım 2010, 09:44:03 ÖS »
Çok güzel bir konu ve doğru bir yaklaşım yalnız bende konuya farklı bir taraftan bakmak istiyorum;
Birincisi avrupa ülkelerinde balık avcılığı konusunda çok daha katı kurallar olduğundan (Hasan Koş kardeşimle bunu defalarca konuştuk)balık avı genelde tüketimden ziyade spor amaçlı gerçekleştirilmekte,aynı şekilde alıkonulacak balık miktarı ve limitler devlet tarafından belirlenmiş olduğundan avcının yakaladığı balığı bir şekilde alıkoyma lüksü yok,ancak limitler doğrultusunda av yaptığında ön görülen miktar 1 veya 2 adedini alıkoyabiliyor hatta kimi bölgelerde bir de alıkoyacağı balığın ücretini ödüyor.
İkincisi ise bugün ülkemizde lüfer balığı için çok değişik kampanyalar yapılmakta acaba neden?tabiki lüfer popülasyonunun çoğalması ve özellikle İstanbul boğazında istavritten başka kıyı oltacılarının av yapabileceği en kaliteli balık olduğundan (bu benim fikrim)peki aynı balık lüfer niye bazı ülkelerde özellikle tüketim olarak hiç bir değeri yok,bizmi ağzımızın tadını biliyoruz yoksa başkaları ağzının tadını bilmiyormu?Dolayısıyla da ne olursa olsun çıkan sonuç şu,balık popülasyonu çok olan sularda insanlar balık avcılığını keyfi olarak ve sportif amaçlı icra etmekte çünkü onların balık avlayamama gibi sıkıntısı yok bizim sularımızda ise olay daha farklı onca kıyıdan olta sallayan amatör oltacılardan acaba kaçı trofe niteliğinde kaç balık yakaladı ben ce çok ama çok azı o zaman kimse doğal olarak bu kurala uymaz iri balık zaten yaşam süresince kimbilir kaç kez yumurta attı,oysaki daha ufak balık üreme boyutuna gelmeden alıkonduğunda gelecek için daha tehlikeli,paylaşım için teşekkürler kal sağlıcakla.